Bu bölümde
sıra nükseden ataklarda. İlk iyileştiğinizdeki sevinci bombalayabilen tek şey
yıllar sonra gelebilen ikinci atak sürecidir çünkü.
Hep
böyle gidecek sandınız muhtemelen. Aslında bu hastalığın tedavisi var derken eminim
sonsuza dek tekrarlamayacağının garantisi verilmemişti. Ve biz genelde
iyileşmekten, eski alışkanlıklarımıza koşarak dönebileceğimizi algılarız. Artık
nasılsa ilaçlar vardır, kafamız rahattır, tıpkı eskiden olduğu gibi kendimizi
rahatça üzebiliriz, boğabiliriz. Nasılsa epeydir atakçıklar da uğramıyor
etrafımıza.
Panik
ataklı insanları kategorize eden bazı düşünceler var. Bazıları bilimsel,
bazıları ise uydurma. Duygusal insan hastalığı, sanatçı hastalığı,
mükemmeliyetçilerin hastalığı, bilim adamı hastalığı vs vs. Bu toplara hiç girmeden daha düz bir
yerden size sesleneceğim; panik atak kesinlikle ve kesinlikle karamsar insan
hastalığıdır..!
İlaçların
siz kendinizi düzeltebilesiniz diye dışarıdan tedarik ettiği serotoninleri
yeriz güzel güzel. O sırada kendinizi de yeniden üretmediyseniz o
serotonincikler sizi yavaş yavaş terk edecektir. Panik atak ise yine gümbür gümbür gelerek
bak seni 2. kez uyarıyorum diyip resti çekecektir. Aslında bu aşamada iki tür
düşünce doğar. İlki; ben bunu bir kez yendim, bir kez daha yenerim. Bu bizde
yaygın olarak rastlanır mı? Tabiî ki hayır. Karamsarlık sevdalısı olduğumuzdan
hemen diğer düşünce şaha kalkacaktır ve beyninizde şu cümle yankılanacaktır:
galiba ben bunu hiç atlatamayacağım! Bak yine geldi, demek ki hiç gideceği yok.
Her şey eskisinden daha kötü olacak!
Hatta
belki bu sefer şekil değişmiştir, eskisinde kalp krizi gibidir, şimdi ise sizi
beyin kanama korkusuyla tehdit ediyordur. Size oynadığı ayak oyununu, şekil
değişikliğini biz yeni bir hastalık ve diye algılarız. Tam da hastalığın
amaçladığı gibi.
Gelelim
o noktada ne yapılacağına. Cem Yılmaz referanslı bir espri olacak ama ablacım,
yumurtanın akıyla sarısını ayırıyorsun, o kadar. Sürmüyorsun bile. Değil elbet..!
Düşünülecek şeyler şunlar arkadaşlar:
Benim
panik-atağım tekrarladı. Belki bana farklı şeyler hissettiriyor ama bu yine panik
bozukluk, başka şey değil, ne şizofrenim, ne de beyin kanaması geçireceğim,
Direncim
düştüğünde nasıl gribe yakalanabiliyorsam hayat kalitem düştüğünde de paniğe
yakalanabilirim,
İlkini
yendim, artık düşmanı tanıyorum, oyunlarını biliyorum, ne kadar üstüne gidersem
o kadar kısa sürede iyileşirim,
İyileşirken
oturup beklemeyeceğim. Çünkü iyileşmek bizim göremediğiniz ilahi bir el
tarafından gerçekleştirilen büyülü bir süreç değildir. Gayet basit kuralları
vardır,
Bu süreçte
zihinsel olarak geldiğim yerden bir üstüne çıkmalıyım artık. Şu anda bunun
ceremesini çekiyorum. Kısa bir süre sonra iyileştiğimde artık gözüm daha da kara demektir.
Herkes
çektiği acının en yoğun ve onulmaz olduğunu zanneder. Ve bu süreçte insan
kendini doğalına bırakırsa karınca hızıyla iyileşecektir. Ama yine de
iyileşecektir.
Erdem
sahibi, kişisel gelişime kafa yoran ve acı çekmeyi marifet sanmaktan öteye
geçebilmiş insan ise, iyileşme sürecini kısaltmak için elinden geleni
yapacaktır. Çok kolay olmadığını ben de biliyorum, herkes biliyor. Fakat bu
noktalarda sadeleşmeye gitmek iyidir. Seçenekler basittir. Bu iki basit
seçeneğe kaldığımıza göre buraya gelene kadar da basit gelmişizdir muhtemelen. Dolayısıyla
artık seçenekleri değiştiremeyeceğimize göre acı süresini kısaltmayı seçmekten
başka çare yok gibidir.
Dünya
yıkıldı altında kaldım düşüncesinden,
Yaptıklarım
benim suçum ruh halinden,
Dertler
hep bana mı hadsizliğinden,
Giden sevgili en iyi sevgiliydi güzellemesinden kurtulmak
gerekir. Camdan yapılma olmadığımızı hatırlamamız gerekir. 4 milyar yıllık evrimin sonucu olduğumuzu bilmek ve ona göre davranmak gerekir (:
Sevgiler!